Aikido benim için vücudumun fazla elektriğini aldığını ve stresimi aldığını hissettim. Ayrıca Aikido'yu benim için bir hobi olarak görüyorum. Aikido ile rahatlıyorum. Bunun, bence hocanın da faktörü var diye düşünüyorum. Hocamız mükemmel !!!
Coşkun AKDOĞAN
Kimi zaman tiz bir su gibi keskin, kimi zaman ise akan bir su gibi durdurulamaz.Öğretilen ya da öğrenilen arasında dağlar olsa da; beden ve zihin uyumunu sanki bir Neyzen dinlermiş gibi alıp götürebilen uyumlu bir ses gibi… Kişiyi yaşadığı ortamdan uzaklaştırıp, kendi içerisinde kendini dinleyebileceği ve kendi doğru cevaplarını alabileceği bir duygu selinin içerisinde bulmasını sağlaması gibi…Karşısındaki insanın (ki biz buna uke diyoruz), gözlerinden kalbine açılabilen bir yol gibidir aikido… Gözlerine baktığında, kimi saldırıyı düşünürken, kimisi kalbinde karşısındakinin duyguları ile buluşur. Her bir aikidoka’nın çok iyi bildiği bir gerçek vardır ki, aikido’da hata yoktur; onu yapanda hata vardır. Bu söz, kişinin karakterini yansıtır aslında… Hayatındaki eksik ya da noksan bıraktığı olaylar ya da hataları, her bir teknik ile karşına gelir; bilinçaltı onu her daim karşına getirir. Tâ ki, “farkında olarak yada olmayarak” doğruyu bulmasını sağlayana dek devam eder. İşte bu noktada kişinin kendini tamamlar.“Aikido’nun hâkimi olabilmek, kendine hâkim olabilmektir” de diyebiliriz.Aikido benim için bir su gibidir. Ne kadar gergin, sinirli, stresli olsak dahi; sanki bir suya girer gibi bizi alır, yoğurur ve sükûnetimize kavuşmamızı sağlar. Aynı tekniklerde olduğu gibi… Çeşitli aikidoka’lar ile çalışmalarımda da aslında onlarında farkında olmadan bu şekilde ifade ettiklerine şahit oldum. Belki çoğu kişi de, kendi düşüncelerini söylemeden karşısındaki antrenman arkadaşının (uke ya da tori’nin) sanki kendini ifade eder gibi düşüncelerini paylaştığına şahit oldum. Gerek tekniğinizle, gerek duruşunuzla karşısındakinin kalbine ulaşabiliyorsak, bence aikido yapmaya başlayabiliyoruz diyebilirim. Bu durum 3 temele dayandığı gibi yolları sırası ile muntazam bir şekilde aldığımızı gösterir. “Uyum / Ruh / Yol” ile doğru yönlerden takip edebilirsek, hayatımızdaki tüm zorlukları aynı zihin ve beden uyumu ile yönlendirebilir ve kontrollü bir şekilde karşımızdaki ile bu sükûnetimizi paylaşabilecek bir yol bulabiliriz. Çünkü karşımızdaki her ne olursa olsun, bir gönüle ulaşabileceğimiz tek yol, başka bir gönülden çıkan ve doğru yolu bulana kadar hiç hissettirmeden yol alabilen başka bir gönüldür.Her ne kadar doğru tekniğin, iç huzurunda ya da tekniği doğru yoldan uyumla yapılabileceğimizi ifade etmeye çalışsam da; benim için en doğru yol, karşımdaki kişi ile bir antrenmandan geçmektedir. Ancak bu şekilde, aikido hakkında hem kendimin, hem de karşımdaki kişinin kalbine dokunabiliyor ve hissettiklerimiz ne olursa olsun tek bir yolda buluşturabiliyorum. Gerek art niyet olsun gerek ise dostluk içerisinde, karşımdaki hangi canlı olursa olsun benim için tutkusuna bağlandığım tek yol; düşüncelerimin ve niyetimin onunla yaptığım çalışma yada dövüş içerisinde oluşan doğru yol…Hiç çekinmeden söylüyorum ki; bu yola öylesine inanıyorum ki, günü geldiğinde bize örnek olanı onurlandırabileceğim doğru yolumu da bulabileceğim. Ve bunu, onun bana öğrettiklerinin üzerine başka şeyleri koyarak yapabileceğime inanmamdır.
M. Furkan ERKAL
İzlenimlerim devam ediyor;İlk başlarda aikido’ya olan ilgim sadece cumartesi ve pazar günleri kızımı dojoya getirmekle ve birazda sağlıklı bir beden kazanmak isteği ile bağlantılıydı. Fakat Uzakdoğu sporlarının o çekici yanına olan merakım her zaman vardı. Bizler ne de olsa Bruce Lee filmleri seyrederek büyümüş bir nesildik. Ve başladım…Fiziksel olarak çok güzel, estetik bir spor diye düşünüyordum. Daha önceleri (çok gençken “16-17” yaşlarında) çeşitli sporları yaptığımdan çok zorluk çekmedim. Fakat aikido’ya devam ettikçe bir şeyler değişiyordu. Eskiden kalan bel fıtığımdan dolayı bazen kötü havalarda zorlamalar, ağrılar oluyordu belimde ve bacaklarımda… Bu şu anda tamamen geçti! Duruşum, davranışlarım ve etrafa bakış açım değişmişti. Sebeplerini tam olarak bilmediğimden ve daha çok bu değişimin yaşım ve çevre ile alakalı olduğunu düşündüğümden önceleri Aikido ile bağdaştırma ihtiyacı duymadım. Yaşımı yazmıyorum, herkes hissettiği yaştadır. Aikido yaparken tek bildiğim; her şart altında, her türlü saldırı karşısında, karşı tarafın donanımı ne olursa olsun ona karşı gelinebilecek bir durum oluşturmanın mümkün olduğudur. Antrenmanlarda bunu çalışıyorduk. Ama antrenman yapmadığım zamanlar dahi bunu alışkanlık edinmeye başladığımı fark ettim. En azından bilincine varmıştım. Saldırı illa ki elinle baltayla gelen bir kişiden olmuyordu fakat bir söz, bir davranış ve belki bir çıkmaz gibi gözüken bir durum. Dojo ’da ukeyi karşılarken tai-sabaki ile yanından geçip onunla aynı yöne bakabilmek ve ondan sonra uygun görülen ki o an için birden fazla alternatifi olan teknik ile tamamen kontrol altında bir sonuca götürmek. İsterseniz öldürürsünüz, isterseniz sakatlarsınız, isterseniz sadece rakibin canını yakarsınız veya kendinizden uzaklaştırırsınız.Dojo’ya girdiğimizde devamlı fiziksel antrenman yapıyoruz! Öncelikle kendi vücudumuzu kontrol etmeyi öğreniyoruz. Duygularımızın tamamen kontrolünde olan vücudumuzu kontrol etmeye çalışıyoruz. Mantığımız ile yaptırmak istediğimizi zaman zaman yaptıramadığımız vücudumuzu, zihnimiz (mantığımız) ve vücudumuz (duygularımız) bir bütünlük içinde olması gerekiyor ki biz öncelikle kendimizi kontrol altında tutabilelim. Ukeyi kontrol etmek ancak bu aşamadan sonra düşünülebilir. Eğer bizim kontrolümüz kendi elimizde değil ise, karşı taraf veya durum bizi egale edebilir. Duygularımızın mantığımızın önüne geçtiği anda zihnimiz bulanır ve içinde bulunduğumuz durumun içine çekiliriz; aynen dengemizi kaybettiğimiz anda hareketin içinden sıyrılamayarak ukenin bizi çekip beraber yere çakıldığımız gibi… Ukemiz, bizim için antrenmanda beklediğimiz şekilde saldırır. Fakat bazen eksik yaptığımız hareketi fark ettiği anda hareketin o anında tüm hareketi kendi avantajına çevirebilir. Samuraylar savaşa çıkmadan evvel sargılı yaralarının sargılarını açarak çıkarlarmış. Sebebi ise aynı ukemizin bizim açığımızı yakaladığında her seferinde oraya aikido’nun doğru saldırı yapması veya o anı kollayıp harekete geçmesi gibi rakibimizin bizim zayıf yönümüzü keşfettiği anda o tarafa yükleneceğidir. Kendimizin zayıf taraflarından bahsederken ikinci kere düşünmemiz gerektiği bizim bu zayıflıklarımızı rakip kullandıktan sonra pişmanlıkla anlamış olmamıza gerek yok; bu alışkanlıktan biraz da kurtuluyor insan.Bunun mükemmele gitmesi için ise aikido’nun do ‘su (ai: uyum - ki: ruh - do: yol) olan yol’u, usanmadan yürümeye devam ediyoruz; değerli hocamız Sn. Zühtü AKILLI ve tecrübeli kıdemli öğrencileri eşliğinde, tarafıma öğretilen her şey için şükranlarımı sunarım.
En derin saygılarımla…M. Bora ÇELİKKOL
Aikido öğrenmeye başlayalı çok kısa bir süre olsa da, bu yolda ilk keşfettiğim husus insan hayatının, benim daha önce farkında olmadığım bazı önceliklerinin var olduğu. Beden ve zihin arasındaki dengenin sağlanması bunlardan belki de en önemlisi. Günlük hayatı koşuşturması içerisinde farkında varmadan bu dengeyi çoğunlukla görmezden gelip sadece zihnimize veya bedenimize yükleniyoruz. Aikido’nun zihin ve beden arasında kurduğu köprü, günümüz “koşan insanının” temel ihtiyaçlarından olan dengeyi ve ardından da dinginliği öğrenmesi için güzel bir fırsat.
Doç.Dr.Ayşe Zişan FURAT / İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Aikido bedeni ve ruhu baştan yaratma sanatıdır. Yepyeni bir benlik yaratır, içini besler, özümsediği enerjiyi saf bir şekilde uzuvlara iletir. Ayak parmaklarına kadar yayılan elektrik, ruhu titretir. Vücuttaki adrenalin ve aklın dinginliği uyum içerisinde dans eder. Vücudun bilinci yavaş yavaşça uyanırken, hareketler yumuşamaya başlar ve güzelleşir. Kollar, bacaklar, parmaklar ve kalp havada süzülür. Ta ki, bir bütün olana dek…Vahşice saldırıları savuşturarak onları nazikçe ve bir o kadar da kesin bir şekilde etkisiz hale getiren ve sanki içinde havayı, suyu, ateşi ve toprağı barındıran bu güzel ve bir o kadar da esrarengiz yaşam tarzını tattığım için çok mutluyum. Aikido bana yaklaştıkça benliğimin, ruhumun değiştiğini ve şekillendiğini hissediyorum. Kafamı dağıtabileceğim güzel bir spordan, oldukça kısa bir süre içinde, en çok yapmak istediğim, en çok içinde olmak istediğim ve en çok sevdiğim kalbimi ve ruhumu rengârenk boyayan ressam oldu. Bir aikidoka olarak bütün sevgim ve saygım ve hayranlığım Aikido için tektir.
Aikido’nun insana kattığı birçok şey vardır ama benim için en önemlisi “oldum yaptım dememektir”. Bir tekniği çalışırsın, birkaç tekrar yaparsın, yapabiliyorum öğrendim dersin. Geçen zaman ve tecrübe, sana yaptığını zannettiğini gösterir ve hatta asıl şimdi yapıyorum diye düşündüğünün de yetersiz olduğunu daha öğrenecek çok şey olduğunu gösterir. Bunun günlük hayatımda da uygulamaya çalışıyorum. Her zaman daha iyisi vardır ve buna alışmak içinde araştırmak ve çok çalışmak gerekir.
Eray GÜMÜŞ